Dizginleri eline al diyordu ama o kadar iyi laf yapmıyordu ağzı. Çok iyi konuştuğunu sanmasından başka bir yeteneği yok gibi görünüyordu. Pek de pasaklıydı ruhen. Bazen düzgünce bir şeyler söylediğinde kendi kendine böbürleniyordu. Bunu yapmasa belki iyi biri olabilirdi. Kendinden bahsediyor ve susmuyordu, başkasından bahsediyor olmasına rağmen. Merak edilecek bir yanı yoktu, sessiz bir bilmece değildi. Rahatsız edici de değildi. Tahlil yapılmasının sebebi neydi? Basit bir insanın tahlilini yapmak ne verir bize? Ne prim yaparız bundan? Basitleştirsek mi herkesi? Sanatçıları, aşıkları, savaşçıları, çok kızgın olanları, iyi insanları. Onlardan da binlerce vardı zaten.
Kanı donduruyordu sözleri. Parlaktı aslında bir nebze. İlk kez görene güzel, görmeye devam edene ilginç, tanıyana şeytanın kekelemesi: s-sss-s-s-siktir. Tik-tak sürmüyor zaman. Tüm saatleri geri alsanız yine bugün olacak bugün. Dün odalarda bir ışık huzmesi anlatacak kimilerini size, anımsatacak bazı anları da kendi kendinize "ne karı gibi düşünüyorsun" demiyeceksiniz. Usulca kaptır kendini işte. Bırak geçsin gitsin inatçı şizofrenin.
Ne okuyorsun ulan? Ne sikime bakıyorsun ki bunlara? Benim aklımda mısın sen? Öyle ise cevap ver sorduklarıma: Ne soracağımı bilmiyorum üzgünüm. Ne bok anlıyorsun? Ne umuyorsun da gözünü sağa uzunca kaydırıp birden sol başa çekiyorsun? Neyine güveniyorsun? Ne istiyorsun benden? Ne tür bir puştsun? Ne anlıyorsun yine? BENİM HATAM HEPSİ. Ben bilsem ne söyleyeceğimi, ben anlasam kendimi sen de bilirdin beni. Ben çözsem bu cehennemi bendeki veya en basidi:
İfade edebilsem
zaten anlardın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder