Y

.

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Tırnak içinde 21:45

 Herhangi bir yazıya giriş yöntemi geliştirmek zor geliyor bana. Her zaman tutup alamıyorum insanları konu içine. Nitekim bildiğim şeyler doğrultusunda bazen başarabiliyorum bunu. Berbat bir blog yazarı olduğum gerçeğini düşündükçe, başardığım konusundaki endişelerim yeşeriyor. Kendimi karşılaştırabileceğim veya vahşice kıyaslayabileceğim insan da pek az olunca bu konuda iyi miyim yoksa kötü mü bilemiyorum.

 Konu demişken, konuyu "konu" yapan duymayı sevdiğiniz şeyler mi yoksa yeni baştan sizi heyecanlandıranlar mı? İkisini aynı potada karıştırmak mümkün olabilir mi? Olsa da okusak diyorum bazen, ben de yapmaya çalışıyorum ama bu ikisinin ortak olduğu tek bir nokta bulamıyorum. Hem beni heyecanlandıracak, hem de bildiğim bir mevzu olacak. Bir şeylerden heyecan duymak için illa bilmememiz veya önceden tadına bakmamamız mı gerekir? İlk kez su kaydırağından kayarken duyduğum heyecanı hatırlıyorum, onun gibi bir şeyden bahsediyorum işte.

 İlk deneyim heyecanı gibi heyecanlandıran, aynı zamanda rutin olan. Nedir ki bu? Aşık birine sorsanız size sevgilisinin adını söyler, araba tutkunu olan birine sorsanız istediği arabayı söyler, bir kitap kurduna sorsanız size en sevdiği kitabı söyler vesaire ama aslında söyledikleri sadece sevdiklerindendir. Bir şeyden heyecan duymak için onu önceden yaşamamış veya tam anlamıyla hissedememiş olmamız gerekir. Bu yüzdendir ki herhangi bir denemenin, hikayenin beni-bizi heyecanlandırabilmesi için özgün olması gerekir. Özgünlüğün tanımının oldukça genişletildiği bir dönem için pek iddiasız bir düşünce benimkisi.

  Özgünlüğün pek ele ayağa düştüğünü görüyorum. Herkesin dilinde bir özgüNlük narası dolanıyor. Ne çok seviyorlar özgünlüğü. Herkes sevdiğine göre bunu, özgünlüğü sevmek özgün olmuyor. Güncel olaylardan, aynı kitap ve filmlerden etkilenenlerin özgün olmasını bekleyemiyorum. Yorumlama tarzları ne kadar farklı olursa olsun etkilendikleri şeylerin ana fikirleri birbirine paralel. Belki ben yanılıyorum, özgünlüğün tanımı gerçekten yaratmak değil de aynı mevzuları farklı süzgeçlerden geçirip tekrar ortaya koymak ve buna yaratıcılık demektir. Öyle ya da böyle "özgün" bir eser ortaya çıkarırsanız her zaman bir adım önde oluyorsunuz.

 Bir adım önde olmak her zaman iyi olmayabilir, arkadan gelenleri göremediğinizde sizi geçtiklerinde daha çok şaşırırsınız. Her zaman bir adım geride başlayanlar için gülünç, önde olanlar için pek acı olabilir. Önde başlayıp önde bitirmek de Usain Bolta mahsustur. İzleyenler ise her zaman işten keyif almaya bakarlar, senin bir adım önde olduğun veya arkada başladığın sadece fanatikler için mühimdir, fanatik izleyicin yoksa sadece kendin için endişelenebilirsin. Çirkin insanların pek az izleyicisi olur zaten, onlar da "bir adım" geride başladıklarına göre temsil etmeleri gereken bir kitle de yoktur.

 Bir kitleyi temsil etmek başlarda "heyecan verici" olsa da sonralara doğru uğruna adanmış bir amaç veya bir gövde gösterisine çok rahat dönüşebilir, bir kitleyi pek fazla temsil ettiğimden mi söyleyebiliyorum bunları? Hayır öyle bir şey yaşamadım ama tahmin etmesi zor değil, belki de zordur ve şuan söylediklerim tam anlamıyla deli zırvası olabilir, bunu ancak belli bir kitleyi temsil eden biriyle karşılaşınca öğrenebilirim. Düşününce, acaba bir kitleyi gururlandırmak daha çok hoşuma giderdi yoksa kendimi ortaya koymak mı? Bu iki seçenekle kişilik bile belirlenebilir, tabi dışarıdan görünen her zaman ilk seçenek olacaktır çünkü biri bir şeyi başarıp, kendini ortaya koyup kendi kıçıyla övünürken diğerlerini de aynı zamanda gururlandırıp iyi temsil etmiş gibi olacak. Aynı zamanda diğerlerinin başarılarıyla oldukça övünen bir millet olduğumuz gerçeği de bizi biraz yerimizde saydırıyor sanki. Koşu bandında koşmak gibi değil bu, kalori de yakamıyoruz aynı zamanda, safi zarar.

 Bahsedecek belli başlı bir konu bulamayıp aynı tempoyla koşturdum buraya kadar. Heyecan verici, özgünlük, bir adım önde veya geride olmak, bir kitleyi temsil etmek hepsinden az çok konuştum, belli bir konunun olmaması ise yazının ana fikri.  İlk deneyim heyecanı gibi heyecanlandıran, aynı zamanda rutin olan. Nedir ki bu? Bu yazı olmadığı konusunda hemfikiriz.