Y

.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Cruise

Koca bir tüfekle, bir taş devine ateş edebilirim. Dev bunu bir sinek ısırığı sanar büyük ihtimalle, ya da umursamaz ve ocakta bırktığı bakır tenceresinin dibi tutmadan evine yetişmeye çalışır. Çünkü sinek ısırıkları bazen çok acıtır, bazıları hissettirmez bile. Ben acıtsın istiyorum. Çünkü ben ateş eden ve nişancılıkta pek usta olmayan bir avcıyım. Buradaki dev ise, istediğim tüm şeyler veya pek seyrek olan hedeflerim olabilir. Olmayabilir de, olsun istiyorum.
Bazen hedeflerin yanından sıyrılıp geçer saçmalar, saçmalar bazen saçmalar. Ya da bunu ben yaparım. Sonuçta atıcı benim. Hedeflerim çok küçük değil, ya da göründükleri perdenin içinde küçücükler. Çünkü tam isabet olsa bile arkasından çıkıp gidiyor bazen. Konuyu bir dev ve tüfekle bağdaştırmam ne denli çekici tam bilmiyorum. 

Gün ışığı dostum benim, devin iğrenç ve kuru taştan gözlerini kamaştırırken benim gözlerimi canlandırır ve bazen akan yaşları parlatır. Bazen düşerim yere, devin koca ayaklarından birinin benim üstüme basmasını ve bu arayışın sona ermesini çok isterim. Ölmek isterim bazen. Hayır amına koyayım derim sonra, hayat benim için çok uzun bir av sezonu, belki güzel şeyleri hep ıskalayarak geçse de, gözlerimi parlatacak bir gün ışığı kalmayacak olan güne kadar öyle devam edecek.