Y

.

9 Ocak 2013 Çarşamba

Kızıl Küller

  Dışarıda leş gibi bir hava var. Önümde bir kaç kağıt, gözlüğüm henüz tam olarak kirlenmedi. Karşımda patronum dediğim adam. Patrondan çok, parayı ve kadınları seven biri. İyi yanları da var. Bir kaç hafta sonra öleceğimi biliyorum. Belki yanarak belki de ucuz bir kurşunla. Sonuçta öleceğim. İçkisini yudumluyor, yudumluyorum. Sıcak gözyaşlarım yanağımdan çeneme ulaşana kadar soğuyor. Ona görünmeden ağlamalıydım oysa o bunu umursamayı çoktan bıraktı. Aklıma geliyorsun. Bundan 17 sene önce. Bu yaşadığımız her şeyin öncesine dayanan bir gerçek. Sen, o sırada aklıma geliyorsun yine. Gözlerini ve boynunu hatırlıyorum. Güzel bir boynun vardı. İlk aşkım. Bir kaç yudum daha aldıktan sonra camdan dışarı bakıyorum. Bu siyah beyaz dünyada, kırmızı elbiseli kızın yanmış bedeni, kül olmuş elbisesi. Basit bir sedyede taşınıyor, bir kaç kişiyle daha. Diğerlerinden farkı yok, yalnızca benim görebildiğim kızıllığı haricinde.

  Gözlüğümü bir kaç gündür silmiyorum. Çok tozlanmadı, hem biraz kirli olması da her şeyi çok net görememem konusunda işime geliyor. Çok net biliyorum tabi. Seyircisi az olan tiyatroları bilirsin. Seyirci çok az olsa bile sahnede yine de oynanır oyun. Milyonlarca kişinin izlediği bir tiyatro düşün, seyircilerin tek tek sahneye çağırılıp mikroplu bir baltayla idam edildiğini de. Savaş çok kötü geçiyor kısaca. Ölümlere üzülmeyi bıraktık burada, ağlamıyor artık insanlar. Buna alışmak ne kadar onursuz görünse de bir süre sonra üzülemiyorum bile tam olarak. Çok ağlarsın da biter bir süre sonra gözyaşların. Bizimki ağlamaktan bitmedi, hiç çok ağlamadık bile. Sadece rutine bağlanması ve bize kimsenin dokunmaması çoğu şeyden soyutluyor aslında. İşimizi yapıyoruz ofisimizde. Kimseye zararımız yok, fiziksel olarak karşı çıkmıyoruz üniformalı adamlara.

  Sabah iki genç subay geldi. Kimliklerimize ve çalışma belgelerimize tekrar bakıp-her gün olduğu gibi- geri gittiler. Uygun adım bile yürümüyorlardı. Zaten sesimizi de çıkartamayız bu durumda. Patronum çok iyi bir adam ama sanırım rüşvet veriyor birilerine. Kılımıza bile dokunmadıklarına göre bu ihtimal çok yüksek. Onun da hayalleri var, karısını ve oğlunu çok geride bırakmış, bahsetmişti bir kaç ay önce. Çok güçlü bir kalbim varmış. Revirdeki er işini biliyorsa elbet. Onlar da pek çalışmıyorlar, gelen bir kaç ölü bedeni ki eğer bunlar üniformalı bedenlerse, yıkayıp gömüyorlar. Taziye mektuplarını da biz postalıyoruz zaten. Çok bunaltıcı bir rutinde yürüyor her şey. Neden yazıyorum hem bunları sana? Postalayacağım yeri bile bilmiyorum. Belki de öldün çoktan. Seni çok özledim.

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder